12 Haz 2014

Vuslat 4.bölüm Cehennem Gibi Bir Hayat

Şiddetli bir nehrin akıntısına kapılmış gibi, zamanın akıntısına kapılıp sürüklenmeye başlamıştım. Zaman bozuk bir musluktan, akan su gibi durmak bilmeden, benden haftaları, ayları hatta yılları almaya başlamıştı. 16 yaşıma girmiştim. Günlerim ev işlerini yapara, dedem ve anneannemin öğrettiği, ev hanımlığı ile geçiyordu. İşim olmadığı zamanlar da, odama kapanıyor, düşüncelere dalıyor, kimi zaman ağlıyordum. Günler sanki müebbet yemiş bir suçlu gibi, esaret içinde geçiyor sanıyordum.  Annem dedemleri Antalya’ya davet etmişlerdi, dedemler olumlu karşıladılar. Bu benimde gideceğim anlamına gidiyordu. Biraz olsun içimde gizlenen karanlığın, ışıklarla yok olacağını düşünüyordum. Ayrıca denizi, çok sevmem ve ona olan tutkum farklıydı. Biraz olsun rahatlamıştım, azda olsa içimdeki sıkıntılar geçmişti sanırım.

Yolculuk günü gelip çatmıştı. İçimde heyecan, sevinç ve hüzün gibi duyguların, karıştığı bir durumdaydım. Annemi göreceğim diye içimdeki sevinç çok büyüktü. Nihayet yola çıkmıştık, bu yolculuk benim içimdeki çaresizliği alıp götürüyordu, yolda ilerleyişimiz içimdeki dertleri arkamda bırakıp, onlardan uzaklaştığımı düşünmeme yol açıyordu. Evde kapalı kalmam yüzünden bu yolculuk benim için özgürlük gibiydi. Antalya çok güzel bir şehirdi. Her yeri faklı güzelliklerle dolu bir cennet gibi gelmişti bana, annemle üvey babam bizi karşılamıştı.  Ben sadece annemin elini öpmekle yetinmiştim, üvey babam daha çok ilgileniyordu benimle. Annemin davranışları ve bakışlarını yıllar bile ısıtamamıştı sanki, aynı soğuk davranışlar ve bakışlara maruz kalmıştım.  Antalya da günler su gibi geçiyordu. Özgürlük ve deniz zamanın hızlandırmıştı sanki! Gündüzleri sadece denizle yetinmiyor, gezip dolaşıyorduk. Geceleri ise balkonda oturup sohbet ediyorlardı. Annemin bir dost adında bir köpeği vardı. Onu kucağından indirmiyor, öpüyor, oyunlar oynayıp banyo bile yaptırıyordu. İçimde ki kıskançlığı tahmin bile edemezsiniz. Geri döneceğimiz günün sabahında, balkana çıktım, köpeği görünce dost gel dedim. Tuttum sarıldım neden diye sordum. Annem neden seni öpüp kokluyor, seni bu kadar çok seviyor peki neden beni sevmiyor. bana hiç sarılmadı, hiç öpmedi demiştim. Neden bana da biraz ilgi göstermiyor diye ağlamaya başlamıştım, sesimi duymasınlar diye, yüzümü ellerimi kapatmıştım. Başımı çevirdiğimde annemin, balkon kapısında durduğunu fark ettim. Benim söylediklerimin hepsini duymuştu, ben belki sarılacak diye beklerken,

-          Annem git elini yüzünü yıka, sonrada sofrayı hazırla dedi. Sonra dostu kucağına alıp, öpüp koklamaya başladı.
Yine içimde bir burukluk ile banyoya doğru koştum. Elimi yüzümü yıkadım, sofrayı hazırladım,  kahvaltıdan sonra şehri son defa gezmek için, dışarı çıkmak için hazırlandık annem saçlarını tarıyordu, öyle güzel, ipek gibi saçları vardı.  Tarağa takılan saçlarını atmamı söyledi. Kıyamadım, atamadım toplayıp öpüp oklayıp, cebime koydum.  Önce denize gittik, sonra biraz şehri dolaşıp, akşamüzeri eve geldik. Son hazırlıkları tamamlayıp yola çıkmak için hazırlıklar bitince. Annem beni kenara çekti, artık 16 yaşındasın, evlenecek yaştasın, hayırlı bir kısmet çıkar yuvanı kurarsın dedi. Son nasihatlerini de verip anneanneme döndü. Anneannemi tembihliyordu, artık göze görünen genç kız gözünüz üzerinde olsun, dikkat edin akılı olsun diyerek tembihledi. Otogara vardık ve otobüse bindik. Artık dönüş yolundaydık, yine aynı cehennem hayatına doğru yola çıkmıştık. Aslında yine kaderin hakkımda çok büyük bir karar aldığından. Başıma açacağım en büyük hatalarımdan birine doğru yola çıkıyormuşum meğer…..


 13.06.2014         Mehmet Halis ERDiNÇ       Hikayenin asıl Adresi www.soylerim.com

Vuslat 4.bölüm Cehennem Gibi Bir Hayat

Şiddetli bir nehrin akıntısına kapılmış gibi, zamanın akıntısına kapılıp sürüklenmeye başlamıştım. Zaman bozuk bir musluktan, akan su gibi durmak bilmeden, benden haftaları, ayları hatta yılları almaya başlamıştı. 16 yaşıma girmiştim. Günlerim ev işlerini yapara, dedem ve anneannemin öğrettiği, ev hanımlığı ile geçiyordu. İşim olmadığı zamanlar da, odama kapanıyor, düşüncelere dalıyor, kimi zaman ağlıyordum. Günler sanki müebbet yemiş bir suçlu gibi, esaret içinde geçiyor sanıyordum.  Annem dedemleri Antalya’ya davet etmişlerdi, dedemler olumlu karşıladılar. Bu benimde gideceğim anlamına gidiyordu. Biraz olsun içimde gizlenen karanlığın, ışıklarla yok olacağını düşünüyordum. Ayrıca denizi, çok sevmem ve ona olan tutkum farklıydı. Biraz olsun rahatlamıştım, azda olsa içimdeki sıkıntılar geçmişti sanırım.

Yolculuk günü gelip çatmıştı. İçimde heyecan, sevinç ve hüzün gibi duyguların, karıştığı bir durumdaydım. Annemi göreceğim diye içimdeki sevinç çok büyüktü. Nihayet yola çıkmıştık, bu yolculuk benim içimdeki çaresizliği alıp götürüyordu, yolda ilerleyişimiz içimdeki dertleri arkamda bırakıp, onlardan uzaklaştığımı düşünmeme yol açıyordu. Evde kapalı kalmam yüzünden bu yolculuk benim için özgürlük gibiydi. Antalya çok güzel bir şehirdi. Her yeri faklı güzelliklerle dolu bir cennet gibi gelmişti bana, annemle üvey babam bizi karşılamıştı.  Ben sadece annemin elini öpmekle yetinmiştim, üvey babam daha çok ilgileniyordu benimle. Annemin davranışları ve bakışlarını yıllar bile ısıtamamıştı sanki, aynı soğuk davranışlar ve bakışlara maruz kalmıştım.  Antalya da günler su gibi geçiyordu. Özgürlük ve deniz zamanın hızlandırmıştı sanki! Gündüzleri sadece denizle yetinmiyor, gezip dolaşıyorduk. Geceleri ise balkonda oturup sohbet ediyorlardı. Annemin bir dost adında bir köpeği vardı. Onu kucağından indirmiyor, öpüyor, oyunlar oynayıp banyo bile yaptırıyordu. İçimde ki kıskançlığı tahmin bile edemezsiniz. Geri döneceğimiz günün sabahında, balkana çıktım, köpeği görünce dost gel dedim. Tuttum sarıldım neden diye sordum. Annem neden seni öpüp kokluyor, seni bu kadar çok seviyor peki neden beni sevmiyor. bana hiç sarılmadı, hiç öpmedi demiştim. Neden bana da biraz ilgi göstermiyor diye ağlamaya başlamıştım, sesimi duymasınlar diye, yüzümü ellerimi kapatmıştım. Başımı çevirdiğimde annemin, balkon kapısında durduğunu fark ettim. Benim söylediklerimin hepsini duymuştu, ben belki sarılacak diye beklerken,

-          Annem git elini yüzünü yıka, sonrada sofrayı hazırla dedi. Sonra dostu kucağına alıp, öpüp koklamaya başladı.
Yine içimde bir burukluk ile banyoya doğru koştum. Elimi yüzümü yıkadım, sofrayı hazırladım,  kahvaltıdan sonra şehri son defa gezmek için, dışarı çıkmak için hazırlandık annem saçlarını tarıyordu, öyle güzel, ipek gibi saçları vardı.  Tarağa takılan saçlarını atmamı söyledi. Kıyamadım, atamadım toplayıp öpüp oklayıp, cebime koydum.  Önce denize gittik, sonra biraz şehri dolaşıp, akşamüzeri eve geldik. Son hazırlıkları tamamlayıp yola çıkmak için hazırlıklar bitince. Annem beni kenara çekti, artık 16 yaşındasın, evlenecek yaştasın, hayırlı bir kısmet çıkar yuvanı kurarsın dedi. Son nasihatlerini de verip anneanneme döndü. Anneannemi tembihliyordu, artık göze görünen genç kız gözünüz üzerinde olsun, dikkat edin akılı olsun diyerek tembihledi. Otogara vardık ve otobüse bindik. Artık dönüş yolundaydık, yine aynı cehennem hayatına doğru yola çıkmıştık. Aslında yine kaderin hakkımda çok büyük bir karar aldığından. Başıma açacağım en büyük hatalarımdan birine doğru yola çıkıyormuşum meğer…..


 13.06.2014         Mehmet Halis ERDiNÇ       Hikayenin asıl Adresi www.soylerim.com